İnternet sitemizde paylaşılan Yargıtay Kararları tamamen bilgilendirme amaçlı olup, kararların doğruluğu yargitay.gov.tr adresinden teyit edilmeden kullanılan kararlardan doğabilecek zararlar için ES Hukuk Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmemektedir.

TAMİR EDİLEBİLİR NİTELİKTE ARIZASI BULUNAN DAVA KONUSU ARACIN MİSLİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİ DOĞRU OLMAMIŞTIR.

28.07.2023 511

3. Hukuk Dairesi         2020/5514 E.  ,  2021/6846 K.


"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 40. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : İSTANBUL 5. TÜKETİCİ MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; 22/03/2013 tarihinde davalı ... Oto Maslak şubesinden, bir adet 2013 model golf marka aracı 59.106,50 TL bedelle satın aldığını, 27/07/2013 tarihinde saat 17:30 civarı, Çanakkale-Edirne yolu üzerinde 90-100 km hızla ilerlerken aracın sol arka lastiğinin yanak kısmının yırtılması sonucu savrularak yan şeritte ilerleyen kamyonetle çarpıştığını, aracın sağ arka kapı ve etrafında büyük hasar meydana geldiğini, 28/07/2013 tarihinde aracı ... Oto Maslak şubesine teslim ettiğini, dava dışı sigorta şirketi tarafından yapılan ekspertiz raporu ile değişmesi gereken hasarlı parçalar ile onarım, işçilik ücretinin 15.693,10 TL tespit edildiğini, bu bedelin dava dışı ... Sigorta tarafından karşılandığını, aracı yeni aldığını, bu kadar kısa sürede böyle bir olayın meydana gelmesinin, lastiğin sahip olması gereken asgari özellikleri taşımadığı, ayıplı olduğu anlamına geldiğini ileri sürerek; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanundan kaynaklanan seçimlik haklarından ayıplı aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesini, bunun kabul edilmemesi halinde tespit edilecek değer kaybı bedelinin ve bunun yanında 15.000 TL de manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; araçta ayıp veya üretim hatası bulunmadığı gibi davacının taleplerinin kabulü için gerekli teknik ve yasal koşulların oluşmadığını, dava konusu lastiklerin üreticisi olmadığından kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, davacının aracı kazadan sonra 8 ay kullanıp, ayıp ihbarında bulunmadan bu davayı açtığını, aracın arka sol lastiğinin üretici firmaya gönderilerek teknik inceleme talep edildiğini, inceleme sonucu; dış etken vasıtasıyla, aşırı darbe sonucu hasar oluştuğunun tespit edildiğini, bir imalat veya işçilik kusurunun olmadığını, kullanımdan kaynaklı bir hasarın mevcut olduğunu, araç değişimi talebinin TMK’nın 2. maddesindeki dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, zira orijinal parçalarla araç üzerindeki hasarın giderildiğini, manevi tazminat talebinin yerinde olmadığını, davanın kabulüne gidilecek ise kullanım bedelinin hakkaniyet gereğince mahsubu gerektiğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
İlk derece mahkemesince; bilirkişi incelemeleri sonunda düzenlenen raporlar ile araçta lastik basınç uyarı sisteminin çalışmamasının gizli ayıp niteliğinde olduğunun tespit edildiği, davalı satıcının davacının misliyle değişim talebini yerine getirmekle yükümlü olduğu, lastik basınç uyarı sisteminin çalışmamasının etken olduğu kaza sonucu araçtaki değer kaybından tarafların %50 oranında sorumlu oldukları gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile 5.990 TL değer kaybı bedelinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, aracın takyidatlardan ari olarak davalı şirkete iadesi ile ayıpsız misli ile değiştirilmesine, davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 5.000 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; karar, davalı tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince; araçtaki lastik basınç göstergesinin işlevini gerektiği gibi yerine getirmediğinin bilirkişi kurulunca yapılan incelemelerde tespit edildiği, bu haliyle araçtan beklenen faydanın sağlanamadığı, mahkemece dayanılan bilirkişi raporunun dosya içeriğine, tarafların ve mahkemenin denetimine uygun olduğu, bu durumda mahkemece davacının talebinin kabul edilerek araçtaki gizli ayıp nedeniyle ayıpsız misli ile değiştirilmesine karar verilmesinde ve olayın oluş şekli, manevi tazminat müessesesinin amacı ve hakkaniyet ilkesi dikkat alındığında, mahkemece davacı lehine manevi tazminata hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davacı; sıfır km satın aldığı araçtaki üretimden kaynaklanan teknik bir hata nedeniyle satılanın ayıpsız misli ile değişimi istemiyle eldeki davayı açmıştır.
Tüketici hukukunda ayıba ilişkin düzenleme, uyuşmazlıkta uygulanması gereken 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un (THKK) 4. maddesinde yer almaktadır.
Anılan maddenin 1. fıkrasında; “Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilânlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, ayıplı mal olarak kabul edilir.” denilmekte, devam eden fıkralarda ise buna ilişkin biçimsel koşullar sayılmaktadır. Ayıplı bir malın bu hâliyle satışa çıkarılabilmesi mümkündür. Ancak bu durumda 4. maddenin altıncı fıkrasının “Satışa sunulacak ayıplı mal üzerine ya da ambalajına, imalatçı veya satıcı tarafından tüketicinin kolaylıkla okuyabileceği şekilde "özürlüdür" ibaresini içeren bir etiket konulması zorunludur.” şeklindeki birinci cümle düzenlemesi çerçevesinde (ikinci cümledeki istisna saklı kalmak kaydıyla) tüketici aydınlatılmalı ve aldanmasının önüne geçilerek uyarılmalıdır.
Kanun’un 4/2. maddesinde satın aldığı malda ayıbın ortaya çıkması hâlinde alıcının seçimlik haklarının nelerden ibaret olduğu belirtilmiş olup tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Söz konusu seçimlik haklar yönünden, satıcı tüketicinin talebini yerine getirmekle yükümlüdür.
Maddenin üçüncü fıkrası hükmüne göre; satıcı ile birlikte imalatçı-üretici, bayi, acente, ithalatçı, 10. maddenin beşinci fıkrasına veya 10/B maddesinin dokuzuncu fıkrasına göre; kredi veren, ayıplı maldan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından dolayı müteselsilen sorumludur.
Bu kapsamda; satıcının ayıptan sorumluluğuna ilişkin olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Alıcının seçimlik hakları” başlığı altında düzenlenen 227 ve devam maddeleri önem taşımaktadır.
Uyuşmazlık konusu ile sınırlı olarak söz konusu hükümler incelendiğinde; anılan maddenin üçüncü fıkrasındaki; “Alıcının sözleşmeden dönme hakkını kullanması halinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hakim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir.” hükmünde hâkime, somut olayın özelliklerine göre sözleşmenin feshi talebi adil bulunmazsa satış bedelinin indirilmesine karar verebilme imkânı tanındığı görülecektir.
Bazı durumlarda ise ayıba bağlı seçimlik haklar yönünden tüketicinin tercihi, ayıbın şekli, malın değeri, ayıbın ileri sürülüş süreci gibi her somut olayda farklılık taşıyan kıstaslar çerçevesinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2/2. maddesindeki hakkın kötüye kullanılması hâli olarak dahi değerlendirilebilecek ve hâkimin dürüstlük kuralına uygun olmayan tercihe müdahalesi gündeme gelecektir.
Somut olayda; davaya konu araç üzerinde yaptırılan inceleme ile hazırlanan tüm bilirkişi raporlarında; dava konusu otomobilde “lastik basınç uyarı sisteminin çalışmaması” arızası bulunduğu ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda da bu arızanın araçta 11.980 TL değer kaybına yol açacağı, bu değer kaybından da davacının %50 oranında sorumlu olduğu, aracın gizli ayıplı olduğu, araçta bulunan arızanın tamir edilebilir nitelikte olduğu mütalaa edilmiştir.
Mahkemece, bilirkişi raporunun hükme esas alındığı belirtilmiş ise de; binlerce farklı mekanik ve dijital parçanın bir araya getirilmesi suretiyle üretilen dava konusu aracın tamiri mümkün bir parçasında oluşan giderilebilir bir arıza nedeniyle, ayıpsız misli ile değişiminin gerektirip gerektirmediği hususu hiç dikkate alınmamıştır.
Hal böyle olunca mahkemece, tamir edilebilir nitelikte bir arızası olan dava konusu aracın, misli ile değişimine karar verilmesinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2/2. maddesindeki hakkın kötüye kullanılması ilkesi çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yukarıdaki gerekçe ile misli ile değişime karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bundan ayrı; Türk Borçlar Kanunu'nun 58. maddesi uyarınca, manevi tazminata hükmedilebilmesi için kişilik hakkının hukuka aykırı bir şekilde zarara uğraması gerekir. Kişilik haklarının zarar görmediği hallerde, eylem hukuka aykırı olsa dahi manevi tazminata hükmedilmesi olanaklı değildir.
Somut olayda, davacının kişilik haklarının zarar gördüğü kabul edilemez. Mahkemece manevi tazminat koşullarının bulunmadığı dikkate alınarak manevi tazminat isteminin reddi gerekirken, yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nın 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca, bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
2- Bozma nedenlerine göre, davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 21/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.