İnternet sitemizde paylaşılan Yargıtay Kararları tamamen bilgilendirme amaçlı olup, kararların doğruluğu yargitay.gov.tr adresinden teyit edilmeden kullanılan kararlardan doğabilecek zararlar için ES Hukuk Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmemektedir.

DAVALI BABANIN SOSYAL VE EKONOMİK DURUMUNUN ELVERİŞLİ OLMADIĞI KANAATİNE VARILMASI HALİNDE DEDENİN NAFAKA ÖDEMESİNE HÜKMEDİLEBİLİR.

23.10.2019 2885

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO. 2018/7231
KARAR NO. 2019/742
KARAR TARİHİ. 6.2.2019

>BOŞANMADAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT İSTEMİ--DAVALI BABANIN SOSYAL VE EKONOMİK DURUMUNUN ELVERİŞLİ OLMADIĞI KANAATİNE VARILMASI--DEDENİN ÖLÜMÜ NEDENİYLE AMCANIN NAFAKA SORUMLULUĞU

4721/m. 182, 327, 364, 365

ÖZET : Dava, boşanmadan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Olayda, öncelikle iştirak nafakası yükümlüsü olan davalı babadan nafakanın talep edilmesi, eğer davalı babanın sosyal ve ekonomik durumu elverişli değilse ancak bu durumda; mirasçılıktaki sıra göz önünde tutularak diğer davalı dededen nafaka talebinde bulunulabileceği kabul edilmelidir.

Davalı babanın sosyal ve ekonomik durumunun elverişli olmadığı kanaatine varılır da davalı dedenin nafaka yükümlülüğüne başvurulacak olursa; davalı dedenin yargılama sırasında vefat ettiği ve mirasçısının davaya dahil edildiği düşünüldüğünde; küçüğün aynı zamanda amcası da olan davalının bu aşamada olsa olsa ancak; dedenin öldüğü tarihe kadar ki, dedenin sorumlu tutulabileceği bir nafaka var ise bu nafakadan mirasçı olması sıfatıyla sorumlu olabileceği onun dışında henüz baba ve dedenin nafaka yükümlülükleri tartışılmadan amca aleyhine nafakaya hükmedilmesi hatalıdır. Açıklanan nedenlerle kararın bozulması gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki nafaka davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın davalı ... yönünden feragat nedeniyle reddine, davalı ve mirasçısı yönünden kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde dahili davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı; küçüğün annesi olduğunu, davalı ile 12.12.2008 tarihinde kesinleşen karar ile boşandıklarını, boşanma davası sırasında karşılıklı dava ve tazminatlardan vazgeçtiklerini, ancak müşterek çocuğun otizm rahatsızlığı olup, özel bakım ve tedavi gerektiğini, tedavisi, okul masrafları, bakıcı gideri olmak üzere aylık ortalama 7.000 TL masrafı olduğunu, diğer davalının davalının babası olup ekonomik durumlarının çok iyi olduğunu, davalının Gürcistanlı bir kız ile evlendiğini, kendisinin de ikinci evliliğini yaptığını ve dokuz aylık bir bebeği olup boşanma davasının derdest olduğunu fakat nafaka almadığını iddia ederek, müşterek çocuk lehine aylık 5.000TL iştirak nafakasının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

Davalıya vesayeten, kendisine asaleten ...; öncelikle davaya husumet yönünden itiraz ettiklerini, davalı ...'ın vesayet altında olduğunu, vesayeti altındaki kısıtlının mal varlığını mahkemenin izni olmadan kullanamayacağını, kısıtlının şizofren hastası olduğunu, birlikte yaptıkları işi davacıya bıraktığını, tüm malvarlığını davacının üstüne geçirdiğini, vasi olan davalının ise emekli olup, mal varlığı olarak sadece evinin olduğunu, müşterek çocuğun otizim hastası olduğu iddiasının doğru olmadığını, davacının bu davayı intikam amacı ile açtığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece; iştirak nafakası yükümlüsü olan davalının kısıtlandığı, bu kişi hakkında açılan davada vasi olan kişinin kanuni temsilci olarak gösterilmesi ve dava ile ilgili tebligatların bu sıfatla ilgiliye karşı yapılması gerektiği, davanın ise kısıtlı nafaka yükümlüsü ve vasinin davalı olarak gösterilmesi suretiyle açıldığı, bu nedenle davalıların pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş, hükmün davacı tarafça temyizi üzerine; Dairemizin 22.12.2014 tarih 2014/20406 E. - 17028 K. sayılı ilamı ile; “ Somut olayda; birinci davalı olarak küçüğün babası olan kısıtlı...'in gösterildiği, kanuni temsilcisi olarak da vasisi olan ...'ın adı, soyadı ve adresinin yazıldığı, ikinci davalı olarak ise küçüğün dedesi olanın gösterildiği, diğer bir anlatımla, davanın TMK.nun 328.maddesi uyarınca davalı ...'e, TMK.nun 365.maddesi uyarınca ise davalı ...'a yöneltildiği, bu durumda davalı tarafın husumet itirazının yerinde olmadığı, mahkemece; davada husumetin doğru kişilere yöneltildiği gözetilerek işin esasına girilmesi gerektiğinde” bahisle bozma kararı verilmiştir.

Mahkemece bozma ilamına uyma kararı verilerek yeniden yapılan yargılama neticesinde; davacının iştirak nafakasına ilişkin davalı ... hakkında açmış olduğu davanın feragat nedeni ile reddine, yardım nafakasına ilişkin davalı ... ve mirasçısı ... aleyhine açmış olduğu davanın kısmen kabul kısmen reddine, dava tarihinden geçerli olmak ve daha evvel belirlenmiş olan tedbir nafakası ile tahsilde tekerrür etmemek kaydı ile aylık takdiren 400 TL yardım nafakasının dahili davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm; dahili davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.

Dairemizin 22.12.2014 tarih 2014/20406 E. - 17028 K. sayılı ilamında vurgulandığı üzere dava; davalı baba aleyhine açılmış iştirak nafakası ile TMK.nun 365.maddesi uyarınca diğer davalı dede aleyhine açılmış yardım nafakası isteminden ibarettir.

TMK'nun 182/2 maddesinde; velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır.

TMK'nun 364. maddesine göre; “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır. Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır.”

TMK'nun 365. maddesine göre de; “Nafaka davası, mirasçılıktaki sıra göz önünde tutularak açılır. Dava, davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın malî gücüne uygun bir yardım isteminden ibarettir. Nafakanın, yükümlülerin bir veya bir kaçından istenmesi hakkaniyete aykırıysa hâkim, onların nafaka yükümlülüğünü azaltabilir veya kaldırabilir... Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir...”

Temyize konu davada; davalılardan baba... kısıtlı olup diğer davalı onun babası ve aynı zamanda vasisidir. Yargılama sırasında davalı ... ... vefat etmiş, mirasçısı olan ... davaya dahil edilmiş, bunun yanında ... diğer davalı...'in de vasisi olarak atanmıştır. Yine yargılama devam ederken davacı tarafça davalılardan... aleyhine açılan davadan feragat edildiği, dahili davalı ...'ın küçüğün amcası olup kanunen yardım nafakası ile yükümlü olduğu iddia edilerek davanın dahili davalı amca açısından yardım nafakası olarak devam etmesini istedikleri belirtilmiş, mahkemece de; aylık 400 TL yardım nafakasının dahili davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

TKM'nun 327. maddesine göre; çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır. Yine yukarıda ki kanun hükümleri uyarınca nafaka davası mirasçılıktaki sıra göz önünde tutularak açılır.

Tüm bu açıklamalar ışığında, somut olay incelendiğinde; öncelikle iştirak nafakası yükümlüsü olan davalı babadan nafakanın talep edilmesi, eğer davalı babanın sosyal ve ekonomik durumu elverişli değilse ancak bu durumda; mirasçılıktaki sıra göz önünde tutularak diğer davalı dededen nafaka talebinde bulunulabileceği kabul edilmelidir.

Bunun yanında; şayet davalı babanın sosyal ve ekonomik durumunun elverişli olmadığı kanaatine varılır da davalı dedenin nafaka yükümlülüğüne başvurulacak olursa; davalı dede ...... ...'ın yargılama sırasında vefat ettiği ve mirasçısı ...'ın davaya dahil edildiği düşünüldüğünde; küçüğün aynı zamanda amcası da olan davalının bu aşamada olsa olsa ancak; dedenin öldüğü tarihe kadarki, dedenin sorumlu tutulabileceği bir nafaka var ise bu nafakadan mirasçı olması sıfatıyla sorumlu olabileceği onun dışında henüz baba ve dedenin nafaka yükümlülükleri tartışılmadan amca aleyhine nafakaya hükmedilmesi doğru değildir.

O halde mahkemece; yukarıdaki açıklamalara dikkat edilmeden, yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçe ile hüküm kurulmuş olası doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince temyiz eden davalı ... yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 Sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 Sayılı HUMK.nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06.02.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.


 

İletişim

ES HUKUK BÜROSU
ÖDEME YAPMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Sosyal Medya

E-Bülten


BBC Röportajı

Son Eklenen Makaleler