İnternet sitemizde paylaşılan Yargıtay Kararları tamamen bilgilendirme amaçlı olup, kararların doğruluğu yargitay.gov.tr adresinden teyit edilmeden kullanılan kararlardan doğabilecek zararlar için ES Hukuk Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmemektedir.

ERKEN DOĞUM NEDENİYLE HEKİMİN SORUMLULUĞUNUN İNCELENDİĞİ OLAYDA, BİLİRKİŞİ RAPORUNDA KORTİZON İĞNESİNİN UYGULANIP UYGULANMADIĞI, ANNENİN AMBULANSLA SEVK EDİLİP EDİLMEDİĞİ VE BU HUSUSLARIN SONUCA ETKİSİ DEĞERLENDİRİLEREK HEKİME KUSUR ATFEDİLİP ATFEDİLEMEYECEĞİNİN BELİRLENMESİ GEREKTİĞİ BELİRTİLMİŞTİR.

22.08.2025 25

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ, E. 2024/3491 K. 2025/2728 T. 12.05.2025

MAHKEMESİ: Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi SAYISI: 2022/2821 E., 2024/1949 K. İLK DERECE MAHKEMESİ: Adıyaman 1. Asliye Hukuk (Tüketici) Mahkemesi SAYISI: 2021/566 E., 2022/267 K. Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. DAVA Davacılar vekili; davalı doktorun yetersiz ve eksik bilgilendirmesi sebebi ile davacı ...'nın prematüre bir doğum gerçekleştirdiğini, olayda doktorun kusuru ve sorumluluğunun olduğunu, erken doğumun 24. haftada aynı hastanede çalışan Dr. ... tarafından tanzim edilen rapor ile tespit edildiğini, davalı doktorun ambulansla sevki gerçekleştirmediğini, erken doğumda 12 saatte bir yapılması gereken iğnenin yapılmadığını, kendi imkanları ile müvekkillerinin Malatya Araştırma Hastanesinde yaptırdıkları muayenede aynı gün müşterek çocuğun 850 gr olarak doğduğunu ve müvekkillerinin yoğun bakımda 111 gün geçirdiklerini, müşterek çocuğun iki yaşına gelmesine rağmen halen oturamadığını belirterek her bir müvekkili için 25.000,00 TL manevi tazminat ve her bir müvekkili için fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile 500,00 TL maddi tazminat bedelinin 11.09.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir. II. CEVAP Davalı vekili; gebeliğin 7. haftasında düşük tehdidinin müvekkili tarafından tespit edilerek aileye bilgi verildiğini ve tedavisine başlandığını, gebeliğin 24. haftasına kadar tedaviye devam edildiğini, bu tarihe kadar yapılan muayenelerde anne veya bebeğe ait başka hiçbir tıbbi sorun tespit edilmediğini, prematüre doğumun her gebelikte öngörülüp engellemesinin mümkün olmadığını, kusurunun olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin 18.08.2019 tarihli kararıyla; bilirkişi raporları doğrultusunda hekimin kusuru olmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 25.11.2021 tarihli kararıyla; davacıların 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 3/k maddesinde düzenlenen tüketici konumunda olmasına göre uyuşmazlığın çözümünün Tüketici Mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, Tüketici Mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam edilmek üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Dosyanın gönderildiği İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; meydana gelen zarar ile davacı ...'un ambulans ile sevk edilmemesi arasında uygun illiyet bağının kurulamadığı, organizasyon kusurunun bulunmadığı ve davalı doktorun uygun tedaviyi uyguladığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. IV. İSTİNAF Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; tanının konuluş tarihine göre prematüre doğumun engellenemeyeceği, davacının aktif doğum eylemi başladığı halde hastanede 24 haftalık prematüre bebek için uygun bakım ortamı olmaması nedeni ile davalı doktor tarafından uygun sevk işleminin yapılıp yapılmamasının sonuca etkisinin bulunmadığı gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur. V. TEMYİZ A. Temyiz Sebepleri Davacılar vekili; davalı doktor tarafından hastanın aktif doğum süreci başlamış olmasına rağmen davacının sevk edilmediğini ve evine gönderildiğini, bu hususun adli tıp raporu ile de sabit olduğunu, müvekkilinden bu yönde bir imza, rıza dahi alınmadığını, bu hususun davalı ve hastanenin kusurlu olduğunu gösterdiğini, hastanın erken doğum ihtimali olduğu durumlarda 12 saatte bir vurulması gereken iğnenin müvekkili anneye vurulmadığını, bu iğne tedavisinin doğacak bebek için hayati önem taşıdığını ve doğum doktorunun sorumluluğunda olan bir durum olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir. B. Değerlendirme ve Gerekçe Uyuşmazlık, hekim hatasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Vekâlet sözleşmesi, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 386 ve devamı maddelerinde (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 502 ve devamı) düzenlenmiştir. Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (BK 321/1 md) (TBK 400). O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Aynı hususlar adam çalıştıran sıfatı ile doktorun görev yaptığı sağlık kuruluşları için de geçerlidir. (Dairenin 07.12.2022 tarihli ve 2022/5767 E., 2022/9263 K. sayılı kararı, 26.01.2022 tarihli ve 2021/5385 E., 2022/462 K. sayılı kararı, 23.06.2020 tarihli ve 2020/1255 E., 2020/5068 K. sayılı kararı) Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporlarında davacıların erken doğumlarda 12 saate bir yapılması gereken kortizon iğnenin yapılmadığı, bu durumun küçüğün engel durumuna neden olduğu iddiasının incelenmediği, ayrıca davacı annenin ambulansla sevk edilip edilmediği, sevk edilmemesinin sonucun meydana gelmesine etkili olup olmadığı, davacılar vekilinin bu yönde yaptıkları itirazların değerlendirilmediği görülmüştür. Mahkemece anılan rapor doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş ise de alınan bilirkişi raporlarının davacıların itirazlarını karşılar nitelikte olmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca Mahkemece, davacıların bilirkişi raporlarına yaptıkları itirazları, davacıların tüm iddialarını da değerlendirilip özellikle erken doğumlarda 12 saate bir yapılması gereken kortizon iğnenin yapılıp yapılmadığı, bu durumun küçüğün engel durumuna neden olup olmadığı, davacı annenin ambulansla sevk edilip edilmediği, sevk edilmemesinin sonucun meydana gelmesine etkili olup olmadığı, hekime kusur atfedilip edilmeyeceği tartışılmak üzere üniversite öğretim üyelerinden oluşturulacak, konusunda uzman, akademik kariyere sahip yeni bir bilirkişi kurulundan nedenlerini açıklayıcı, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli bir rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. O halde Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir. VI. KARAR 1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, 2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 12.05.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.